Düşük tiroid fonksiyonu her 5 kadından birinde ve her 10 erkekten birinde görülmektedir. Çok sık görülen ama yeteri kadar tedavi edilmeyen bir problemdir.
Hashimoto tiroiditi, tiroid bezinin az çalışmasına sebep olan ve en sık görülen (%90) otoimmün tiroid hastalığıdır. Bu, vücudun kendi dokularına karşı otoantikor oluşturması anlamına gelir. Bu nedenle, bu hastalık sadece tiroid bezinin az çalışması olarak değerlendirilmemeli, aynı zamanda otoimmün hastalıklara bakış açısıyla da ele alınmalıdır. Çünkü burada hastalanan organ yani tiroid bezi aslında hastalığın sebebi değil, tam tersine kurbanı durumundadır. Altta yatan sebepler ve aşırı immün reaksiyon devam ettiği sürece, tüm vücudu etkileyen başka otoimmün rahatsızlıklar da ortaya çıkabilecektir.

Hashimoto hastalarında, tiroid hormonları düşmeye ve TSH yükselmeye başlamadan önce, anti-TPO antikoru ve anti-tiroglobülin antikoru yükselmeye başlayabilir. Tiroid bezinin tahribatı arttıkça, hem fonksiyonlar bozulur hem de tiroid bezi küçülmeye başlar.
Dolayısıyla hormon düzeyleri bozulmadan önce, sadece antikorların yüksek olduğu dönemde olan hastalar tedavi için en elverişli durumdadırlar. Bütünsel yaklaşımda, hastanın şikayetleri ve bulguları iyi değerlendirilip, radyoloji ve kan testleri, antikor düzeyleri ile otoimmün tiroid hastalığı açısından değerlendirilmesi ve tiroid bezinin iyice fonksiyonunu yitirmeden önlenmesi mümkün olabilir. 

Hashimoto hastalığının sebepleri neler olabilir?
  • Kronik enflamasyon,
  • Gıda intoleransları,
  • Bağırsak geçirgenliğinin bozulması,
  • Beslenme yanlışları,
  • Disbiyosis ve SIBO,
  • Hareketsiz yaşam,
  • Toksinler,
  • Kronik stres,
  • Vitamin, mineral eksikliği,
  • Uyku bozuklukları,
  • Genetik mutasyonlar ve
  • Olumsuz çevresel şartlar sayılabilir.
 
Bunların arasında vurgulamak istediğim; gluten intoleransı, Çölyak hastalığı ve Hashimoto tiroiditi arasındaki ilişki. Çalışmalar gösteriyor ki, özellikle gluten intoleransı ile otoimmün hastalıklar ve birinci sırada da Hashimoto arasında bağlantı vardır. Burada da altta yatan sebep bağırsak florası değişiklikleri, bağırsakta meydana gelen enflamasyon ve sonucunda gelişen sızdıran bağırsak oluşumu gibi görünmektedir. Gluten zonulini tetikler, bu da bağırsak duvarının geçirgenliğini bozar. Glutenin beslenmeden çıkarılmasıyla, ciddi iyileşme ve antikorlarda düşüş görülen hastalar ve çalışmalar vardır.

Vitamin ve mineral eksiklikleri ya da fazlalığı da tiroid fonksiyon bozukluklarının altında yatan sebeplerden olabilir. İyot yüksekliği ya da eksikliği, D vitamini eksikliği, selenyum, çinko ve magnezyum düşüklüğü, tiroid fonksiyonları için önemlidir.

Toksik çevresel etkenler de üzerinde durulması gereken önemli bir konu. Özellikle tarım ilaçları, plastikler, antibiyotikler, kozmetikler, ağır metal toksisiteleri ve bunlarla ilgili hasta hikayesinin ve tetkiklerin üzerinde durulmalıdır.

Hashimoto hastalığının bulguları neler olabilir?
  • Yorgunluk,
  • Kilo vermede güçlük ve kilo alma,
  • Kabızlık,
  • Saçlarda dökülme ve incelme,
  • Üşüme,
  • Depresyon ve anksiyete,
  • Eklemlerde şişlik ve ağrı,
  • Ödem,
  • Adet düzensizliği,
  • Cinsel istekte azalma ve
  • Zaman içinde bağışıklık sisteminin zayıflaması sayılabilir.
Peki tedavi nasıl olmalıdır?
Mutlaka altta yatan sebeplere ve tetikleyen faktörlere yönelik tedaviler olmalıdır. Hashimoto tedavi edilemeyen bir hastalık olarak görülmemektedir artık. Hashimoto hastalığının tedavisinde ilk ele alınması gereken unsur, immün sistem dengesini bozan sebepleri tespit etmek, bunlara yönelik düzenlemeleri yapmak ve oto immün aktivasyonu söndürmek olmalıdır. Bağışıklık sisteminin büyük bir kısmının bağırsaklar ve sindirim sisteminde yerleşmiş olduğunu biliyoruz. Bu nedenle, önce bağırsaklar tedavi edilmelidir.

Tedavi yaklaşımındaki ana unsurlardan bahsedelim:
1. Önce bağırsaklar tedavi edilmelidir: Bağırsak flora bozukluğu (disbiyosis), SIBO ve geçirgen bağırsak açısından değerlendirmeler yapılmalıdır. Bunlara yönelik eliminasyon ve yerine koyma tedavileri uygulanmalıdır.
2. Beslenme planlaması: Bağırsak florasını bozan ve kronik enflamasyon artıran, otoimmün reaksiyona yol açan gıdalar diyetten çıkarılmalıdır. Bunlar; gluten, kazein ve laktoz, rafine şeker, tatlandırıcılar, fazla alkol, işlenmiş gıdalar, lifsiz beslenme, ağır metal içeren gıdalar, plastikler ve katkı içeren tüm gıdalardır.
3. Eksik vitamin ve minerallerin yerine konması: Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, vitamin ve mineral eksiklikleri kronik enflamasyondan bağışıklık sistemine kadar, tüm metabolizmayı ve sistemleri etkilemektedir. Tiroid fonksiyonlarını düzenlemek ve tiroid bezini desteklemek için selenyum, çinko, D vitamini, magnezyum, iyot, B12 vitamini, folat ve Omega-3 destekleri kullanılmaktadır. Tüm takviyelerde olduğu gibi, bunların da doktor gözetiminde kullanılması gerektiğini hatırlatmamız gerekiyor.
4. Stresin azaltılması ve verilen tepkinin yönetilmesi: Hem akut hem de kronik stresin bağışıklık sistemi üzerinde doğrudan etki yaratarak otoimmün hastalıklara yol açabileceği gösterilmiştir. Kronikleşen duygusal ve fiziksel stres kortizol hormonunun yüksekliğine ve bağışıklığın disfonksiyonuna sebep olmaktadır. Uyku, enflamasyon, vücut ritmi ve hormonlar üzerine etkilerini de bilmekteyiz. Stres etkilerini azaltmak için kullanılabilecek yöntemler özetle; meditasyon, yoga, egzersiz, nefes teknikleri, müzik terapisi, MBSR ve daima iyi uyku...
5. Kilo kontrolü ve egzersiz: Metabolizma, hormonların düzenlenmesi, enflamasyonun azaltılması, insülin direncinin kontrolü, uykunun düzenlenmesi ve beyin sağlığı için olumlu etkileri ve önemi pek çok çalışmayla gösterilmiştir. Kişiye özel, düzenli ve keyifli egzersiz herkese olduğu gibi, tiroid hastalarına da iyi gelecektir.

Hashimoto hastalığının altında pek çok sebebin ve tetikleyen faktörün olduğunu anlatmaya çalıştık. Her hastalıkta olduğu gibi, burada da kişisel farklılıklar elbette söz konusudur. Fonksiyonel Tıp yaklaşımında, tiroid fonksiyon bozukluklarında da bütünsel yaklaşım, yaşam şekli değişiklikleri, eksiklerin yerine konması ve iyi takip çok önemlidir. Sentetik tiroid hormonlarının kullanımı gerekli olabilir, ancak bu altta yatan sebepleri düzeltmez. Dolayısıyla, kapsamlı ve kişiye özel bir değerlendirmeyle yukarıda bahsettiğimiz tüm yaklaşımlardan, iyi bir takiple uygulandığı takdirde, çok iyi sonuçlar almak mümkündür.


Dr. İrem Ergün - Fonksiyonel Tıp
Live to Bloom