Diyabet toplum sağlığı için küresel bir tehlikedir. Uzun dönemdeki etkileri gerçekten çok fazla ve korkutucudır: kalp hastalıkları, damar hastalıkları, görme kaybı, felç ve hatta organ kayıplarına kadar gidebilir. Vücudumuz glukozu normal değer aralığında tutamazsa diyabet ortaya çıkar. Vücudumuzun 7/24 belki de en çok enerji harcadığı ve uğraştığı şey, kan şekerini dengede tutmaktır. Bu mükemmel çalışan bir sistemdir: sindirim sisteminin besinleri glikoza dönüştürmesi, kan glukoz düzeyinin artması ile pankreastan insülin salınımı ve insülinin hücre üzerindeki reseptörlere bağlanarak anahtar kilit şeklinde çalışması ve kan şekerini hücrelerin içine alarak kullanması mükemmel bir sistemdir. Ancak fazla kilo, özellikle çok fazla karın bölgesi yağları ve karaciğer yağı, vücudun insüline direnç göstermesine, yani hücrelerin insüline gerektiği şekilde cevap vermemesine neden olur. Reseptörler ( hücrelerin kilitleri ) bozulur, anahtar da artık uymaz olur, hücre içine giremeyen glukoz kan dolaşımında kalır ve tüm olumsuz süreçlerin başlamasına neden olur.

İnsülin direnci, diyabet, inflamasyon, karın yağlanması, aşırı kilo, oksidatif stres, yaşam süresini kısalması, birbiriyle bağlantılı ve hücre düzeyinde başlayarak tüm metabolizmaya etkileyen süreçlerdir. Üç hücresel düşman; İltihaplanma, oksidatif stres ve insülin direncidir. Günümüzde çok sık rastladığımız ve maalesef üzerinde durulmayan ve bir çok hastalığa zemin hazırlayan önemli konulardan birisi insülin direncidir. Burada en sevindirici olan, bunun tedavi edilebilir olmasıdır. Ancak pek çok faktör bir arada düşünülmeli ve çalışılmalıdır. Her zaman vurguladığımız beş yaşam şekli bir arada ele alınmalıdır. Beslenmenin dengeli olması kademeli olarak gerçekleşmelidir. Çeşitli ve zorlayıcı diyetlerle hızlı kilo vermek yerine, metabolizmayı iyileştirici, kalıcı, dengeli, kişiye özel beslenme izlenmelidir. İnsülin direncinin takibi, gelişimi, özel takviyeler kullanımı, doğru egzersiz ile karın yağlarının azaltılması, uykuyla stresin dengelenmesi burada da çok önemlidir.

Sağlıksız bir yeme alışkanlığını değiştirmek kolay değildir. Beslenmeye sağlıklı gıdalar eklemek çok olumludur ancak aynı zamanda hücre düzeyinde hasar yaratan işlenmiş, özellikle şekerli gıdalardan uzak durmak daha önemlidir. Şekerden uzaklaşarak,  sebzeler, meyveler, lifler, mikro besinler, vitamin ve minerallerden zengin beslenmeye geçmek, doğru yönlendirme ile kademeli olmalıdır. Sadece basit şekerle yapılmış yiyecekler değil, şekerli ve gazlı içecekler, diğer yüksek nişastalı karbonhidratlar, meyveler, işlenmiş gıdalar da kademeli olarak beslenme alışkanlığından çıkarılmalıdır. İnflamasyon ve insülin direnci ilişkisi unutulmamalıdır. Her ikisi için de çok önemli olan; başta D ve B vitaminleri ve diğer vitamin düzeyleri, omega 3 dengesi, sağlıklı bağırsak florası, hormon dengesi, mineral ve enzim düzeyleri, yeterli sıvı alımı, iyi işleyen detoksifikasyon yolları ve daha pek çok metabolik denge faktörü, testler ve hekiminiz yönlendirmesi ile iyileştirilebilir.

Açlığı dindirmenin yolunun sadece yiyeceklerle olmadığını da aklımızdan çıkarmamamız gerekir. İnsülin direnci ile baş ederken, genetik yapımız, çevresel faktörlerimiz, beslenme ve yaşam şeklimiz kadar duygusal sistemimizi de iyileştirmeye çalışmamız elbette kalıcı iyileşmede önemlidir.


Dr. İrem Ergün
Live To Bloom