Yeni Annenin El Kitabı

Doğumu izleyen 6 haftalık (42 gün olan) döneme “Lohusalık Dönemi” denir.
Bu dönemin sonunda gebeliğin kadında yarattığı fizyolojik ve psikolojik değişimler, gebelikten önceki haline döner.
Lohusalık dönemi, anne vücudunun gerek psikolojik gerekse fiziksel olarak toparlanması için önem taşımaktadır.
 

Lohusalık Döneminde Görülen Değişiklikler

• Vajinal akıntı olur, bu akıntıya “Loşi” (Lochia) denir.
• Loşi, doğumdan sonra plasentanın (bebeğin eşi) ayrıldığı yerden dökülen doku parçaları, kan ve serumdan oluşan koyu renkli, kanlı bir akıntıdır. Rengi zamanla açılır, önce sarı, sonra beyaz renk alarak yaklaşık 4 hafta kadar devam eder.
• Loşinin normal kokusu buruk ve belli belirsizdir. Kötü kokan lohusalık akıntısında veya aniden ortaya çıkan şiddetli kanamalarda lütfen doktorunuzu arayın.
• Loşi, içeriği açısından enfeksiyona uygun bir ortam yaratır. Bu nedenle, hijyene çok dikkat edilmelidir.
• Gebelik süresince rahim ağırlık olarak yaklaşık 20 kat büyür. Doğumdan hemen sonra göbek hizasında (1.000 g ağırlıkta) olan rahim, ancak 6 hafta sonra gebelik öncesindeki ağırlığına (60-70 g) döner.
• Rahmin küçülmesiyle, lohusanın da halk deyimiyle “40’ı çıkmış” olacaktır. Bazı kadınlar bundan sonra adet görmeye başlayabilir.
• Doğumla birlikte süt salgılanmaya başlar ve lohusalık boyunca devam eder. Bu olaya “Laktasyon” denir.
• Bebeğin emzirilmesi sırasında oluşan meme başı uyarısıyla beyinden oksitosin hormonu salgılanır. Oksitosin rahmin kasılmasını sağlar, bu nedenle emzirme sırasında karın ve kasıkta ağrılar hissedilmesi normaldir.
• İlk 3 gün süt miktarı az olabilir, endişelenmeyin.


 

Doğum Sonrası Dikkat Edilmesi Gereken Konular

Ağrı: Doğumdan hemen sonra rahim kasılmaları, doğum sırasındakilere kıyasla daha şiddetlidir. Bunlara “artçı ağrılar” denir. Bu ağrılar 2-3 gün kadar devam edebilir. İlk 12 saatte sıklıkları daha fazladır, daha sonra gerek sıklığı gerekse şiddeti giderek azalır.
• Taburcu olduktan sonra arada sırada ağrı hissedebilirsiniz. Size reçete edilen ağrı kesicilerden günde 3-4 tane alabilirsiniz. Şiddetli ağrınız olduğu takdirde mutlaka doktorunuzla görüşün.
• Vajinal doğum yapan lohusalar, epizyotominin şişliği ve hassasiyeti geçene kadar üzerine oturmamalıdırlar. Bu dönemde yüzme simidi üzerinde oturulabilir.

Ateş ve terleme: Doğum sonrasında hafif ateşiniz olabilir. Eğer 38 °C’nin üzerinde ateşiniz olursa önce göğüslerinizi kontrol edin. Göğüslerde süt birikmesi (göğüslerin aşırı sert ve hassas olmasıyla anlaşılır) ateşe neden olabilir. Böyle bir durumda göğüslerinizi yumuşayıncaya kadar süt pompası yardımı ve masajla boşaltmanız gerekmektedir. 1 saat sonra ateş hâlâ yüksekse, doktorunuzu arayın.

Lohusa yatağında (ağızdan ölçüldüğünde) 38 °C ve üzerindeki ateşler mutlaka dikkate alınmalıdır. Ateşin nedeni şunlar olabilir:
• Rahmin iltihaplanması (lohusalık akıntısının kontrolü önemlidir),
• Süt birikmesi ve/veya göğüslerin iltihaplanması,
• İdrar yolu enfeksiyonu,
• Tromboz/akciğer embolisi,
• Vajinal doğum veya sezaryen dikişlerinin enfeksiyonu,
• Sezaryen doğumlarda iç organ (bağırsak) yaralanması.
Doğumdan sonra terlemek ve sık sık idrara çıkmak normaldir. Vücut bu şekilde gebelik sırasında tutulan suyu atacaktır.

Yara yerlerinin bakımı: Yaranızın çabuk iyileşmesi ve enfekte olmaması için temiz ve kuru tutun.
Eğer vajinal yolla doğum yaptıysanız; doğum sonrası dönemde dikişlerinizin temizliği için hastanemizde kaldığınız sürece ve eve çıktığınızda kullanmanız amacıyla dezenfektan bir solüsyon verilecektir. Bunun dışında farklı bir sıvı ya da krem kullanmayın. Normal tuvalet temizliğini önden arkaya doğru temiz suyla yapmanız ve tuvalet sonrası kağıt peçete ya da havluyla iyice kurulamanız gerekmektedir. Tuvalet sonrası size verilen betadin solüsyonuyla genital bölgenizi önden arkaya olacak şekilde silin. Bu uygulamaya 7-10 gün devam edin. Dikişler varsa kendiliğinden eriyecek olup, doğumdan 2-3 hafta sonra çamaşırınızda iplik görebilirsiniz. Dikiş yerlerinizde şişlik, kızarıklık, açılma, şiddetli ağrı olursa, mutlaka doktorunuza bilgi verin.
Eğer sezaryen ile doğum yaptıysanız; eve çıktıktan sonra pansuman yapmanıza gerek yoktur. Aksi bildirilmemişse, kesi yeriniz doktorunuz tarafından açık bırakılacaktır. Kesi yerinizde sertlik, hissizlik, keçeleşme olabilir. Bu durum birkaç ay sonra düzelebilir. Bunun yanı sıra şişlik, kızarıklık, açılma, şiddetli ağrı, akıntı olması durumunda doktorunuza bilgi verin. Kesi yerinizi normal sabunlu suyla yıkayabilirsiniz.
• Sezaryen ya da vajinal doğum sonrasında sadece sık sık ped değiştirmek yerine, 2-3 saatte bir tuvalete oturup mesanenizi boşaltmanız ve aynı zamanda pedinizi değiştirmeniz daha yararlı olacaktır.

İlaçlar: Doğum sonrasında, 6 hafta süreyle doktorunuzun gebelik süresince size vermiş olduğu vitaminlere devam edin. Kontrole geldiğinizde ilaçlara ne kadar daha devam etmeniz gerektiğini doktorunuza danışın.

Hareket: İster sezaryen ile ister normal yolla doğum yapın, eve gittiğinizde kendinizi yatağa bağlamaktan kaçının. Şüphesiz istirahat edeceksiniz, ama uzun süre yatmanın damarlarda pıhtı oluşması gibi birtakım riskleri de beraberinde getireceğini hatırınızda tutun. Kendinizi ne kadar çabuk yataktan kurtarırsanız, o kadar çabuk iyileşirsiniz.
• Normal doğumun 1 hafta sonrasından itibaren hafif egzersizlerle başlayın ve özellikle karın kaslarınızı, kalça, perine bölgesi ve sırt kaslarınızı kuvvetlendirici egzersizler yapın. Pelvik taban desteğini artırarak ileride gelişebilecek mesane sarkması ve idrar kaçırma şikayetini önleyen “Kegel egzersizleri” için doktorunuzdan bilgi alabilirsiniz.
• Sezaryen sonrası 2 ay boyunca, dikişlerinizi zorlayıcı hareketlerden ve ağır eşyaları (su dolu kova, ağır valiz, koltuk gibi) kaldırmaktan kaçınmalısınız. Ayrıca, ilk birkaç hafta boyunca öksürürken ve doğrulurken ellerinizle dikişlerinizi destekleyin.

Banyo: Lohusalık döneminde çok terleyeceğiniz için sık sık duş alabilirsiniz. Küvet banyosu lohusalık bittikten sonra yapılabilir (42 gün sonra).

Cinsellik: Doğumdan 6 hafta sonra tüm genital organlar gebelik öncesi normal durumlarına dönerler. Bu nedenle, cinsel ilişkiye doğumdan 6 hafta sonra, doktor kontrolünü takiben izin verilir. Doğum sonrasında ilk cinsel ilişkiler ağrılı olabilir.

Bunun nedeni, vajen duvarının doğum sonrası östrojen eksikliği nedeniyle incelmesidir. Bu muayene sırasında gebelikten korunma yöntemleri hakkında doktorunuzdan bilgi alabilirsiniz.

Yeterli temizlik için şunlara dikkat edilmelidir:

• Pedler maksimum 3-4 saatte bir değiştirilmeli ve ilk 3-4 hafta tampon kullanılmamalıdır.
• Her ped değişimi sonrasında eller iyice yıkanmalıdır.
• Bebeğin her emzirilmesi ve her bakımı öncesi eller yıkanmalıdır.
• Lohusa akıntısının göğüslerle temas etmesi önlenmeli, bu nedenle doğumdan sonraki ilk 3-4 hafta küvet doldurularak banyo yapılmamalıdır.
• Doğum sonrasındaki ilk 6 hafta içinde cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır.

El ve ayaklarda şişmeler:
Tüm kadınların yaklaşık %40’ı hamileliğin son aylarında veya doğum sonrasında artan bacak, ayak ve el şişmelerinden yakınır.
• Bu durumda, uzun süre aynı pozisyonda, ayakları sarkıtarak oturulmaması ve ayakta durulmaması önerilir. • Normal miktarda tuz almanızda sakınca yoktur.
• Vücutta toplanan su, normal şartlar altında doğumdan sonraki 6 hafta içerisinde kendiliğinden atılır.
• Şikayetlerin artması veya yeniden ortaya çıkması halinde, mutlaka doktorunuza haber verin.

Doğum sonrası âdet görme: Emziren annelerin bir bölümü lohusalık sonrası emzirme döneminde âdet görmez. Buna “Laktasyon amenoresi” denir. Bu durum 12. aya kadar devam edebilir.
Emzirmek, bebeğe ek mama verilmediği ve âdet olunmadığı sürece, gebelikten %90 civarında bir koruma sağlar. Bebeğe ek mama verilmeye başlandığında, gece emzirmeleri kesildiğinde ve âdet kanamaları başladığında koruyucu etkinliği azalır. Etkin korunma yöntemleri hakkında bilgi almak için mutlaka doktorunuzla konuşun.

Saç dökülmesi: Lohusalık ve emzirme dönemlerinde aşırı saç dökülmesi olabilir. Hatta bu durum hamilelik süresince, zaten dökülmesi gereken saçların dökülmemesi ve doğumdan sonra dökülmeye başlamasıyla oldukça dramatik bir şekilde ortaya çıkabilir. Endişelenmeye gerek yoktur.

Doğum sonrası depresyon: Doğum sonrası dönemde anneler çoğu zaman bebeklerine odaklanırlar ve kendilerini ihmal edebilirler. Ancak bebeğe yetebilmenin ilk kuralı, annenin bedenen ve ruhen sağlıklı olmasıdır. Anneler, değişen hormonların da etkisiyle doğum sonrası ilk günlerde psikolojik olarak olumsuz etkilenebilirler. Bu geçici durumda; hamilelik hormonlarındaki değişiklikler, doğum stresi, bebeğin bakımı ve sağlığı, annenin kendi sağlığı ve görünümüyle ilgili endişeler rol oynar. Küçük sorunları büyütebilirler, kimi zaman her şeye alınganlık gösterirken, kimi zaman çevrelerine karşı kırıcı olabilirler. Ağlama nöbetleri görülebilir. Bu belirtilerin annenin elinde olmadığının unutulmaması gerekir. Bu belirtilerin aşırı boyutlarda olması, doğum sonrası depresyonun (postpartum depresyon) habercisi olabilir. Böyle bir durum mutlaka hastanın doktoruna iletilmelidir.

Eşinizin ve ailenizin yardımı size en büyük destektir.


 

Emzirmenin ABC’si Başarılı Emzirme

UNICEF ve Dünya Sağlık Örgütü, ilk 6 ay yalnızca anne sütü ile beslenmeyi önermektedir. Anne sütü ile beslenmenin tamamlayıcı beslenme ile birlikte 2 yıl ve ötesine kadar devam etmesi tavsiye edilmektedir.
 

Genel Bilgiler:

Anne sütü, bebeğin beslenmesinde “Altın Standart”tır.
• Bebek tarafından kolay sindirilir.
• Bebeğin steril olan bağırsak duvarını kaplayarak enfeksiyona yol açabilecek bakterilere karşı koruma sağlar. Doğal floranın yerleşmesine yardımcı olur.
• Anneden geçen canlı bağışıklık hücreleri sayesinde bebekte aşı gibi “pasif bağışıklama” sağlar.

Bebeğinizin doğumundan itibaren üretilmeye başlanan ilk süt Kolostrum’dur.
• Doğumdan sonraki ilk 3-5 gün gelmeye devam eder.
• Beslenme başına 5-10 ml kadar gelmektedir.
• Kalori olarak olgun anne sütünden daha fakir olmakla birlikte, yenidoğanın ilk birkaç gün yeni girdiği ortama direnç kazanabilmesi için yoğun bağışıklık hücresi içermektedir.

Doğumu takip eden ilk birkaç gün, bebeğiniz kilosunun %7-10 kadarını kaybedebilir. Endişelenmeyin. Kolostrum’dan olgun anne sütüne geçişle bebeğiniz kilo almaya başlayacaktır.

Şunlar unutulmamalıdır:
• Genellikle doğumdan sonraki 3-4. güne kadar bebekler kilo kaybetmeye devam ederler. Doğum kilosuna ulaşmaları genellikle 8-10. günler arasında olur.
• 3, 7 ve 15. günlerdeki kontroller önemlidir.
• Doğum sonrası her anne iki bebek emzirme potansiyeline sahiptir.

Süt yapımını belirleyen en önemli üç faktör;
• Annenin kendine güvenmesi,
• Bebeğin sık ve doğru teknikle emmesi,
• Memelerin boşaltılmasıdır.

Doğru bilgi ve tutumla, Kolostrum’dan olgun süte geçiş en hızlı şekilde olacaktır.
 

Nasıl Emzirelim?

Annenin pozisyonu:
• Anne rahat edeceği şekilde, oturur veya yatar pozisyonda olmalıdır.
• Sırtına ve bebeği tutuş şekline göre dirsek ya da kol altına gerekli desteği olmalıdır.
• Emzirmeye uygun kıyafetler seçilmeli, çok sıkı saran giysilerden kaçınılmalıdır.
• Tercihen sakin ve huzurlu bir ortam sağlanmalıdır.

Bebeğin pozisyonu:
• İkinci basamak, bebeği tutuş şeklidir.
• Eğilerek memeyi bebeğe götürmektense bebek memeye getirilmelidir.
• Farklı pozisyonlarda emzirme yapılabilir.

Memeyi yakalama:
• Bebeğin memeyi yakalaması, hem sütü optimum şekilde transfer edebilmesi hem de meme uçlarının zarar görmemesi açısından önemlidir.
• Buradaki esas, bebeğin ağzının açık olduğu zaman memeye yaklaştırılmasıdır.
• Bebeğin ağzını açması için taktil (ağız çevresine dokunarak) uyarı verilebilir.

Doğru pozisyonda:
• Bebeğin her iki dudağı dışa doğru dönüktür.
• Bebeğin yanakları şiştir, içe çökme/gamzeleşme görülmez.
• Emme boyunca yutma sesi dışında ses (şapırdatma, klik sesi) duyulmaz.
• Çene, memeye temas eder.
• Anne ve bebek karın karına olacak şekilde yakın durmalıdır.

Doğru pozisyon verilmesi, bebeği doğru tutuş ve bebeğin memeyi düzgün kavraması, etkin emzirme de sağlayacaktır. Böylece;
• Bebek, sütü en etkin şekilde transfer edecektir.
• Meme başı çatlağı gibi problemler en aza indirgenecektir.
• Süt iyi çekildiği için üretim en üst seviyede olacak ve memenin yeterli boşalması sağlanarak süt göllenmesi ve mastit gibi istenmeyen durumların önüne geçilecektir.


 

Doğru Emzirme Davranışı Nasıl Olur?

• Bebek, ağlaması beklenmeden her istediğinde memeye getirilmelidir.
• Günlük beslenme sayısı 8’in altına düşmemelidir.
• Anne sütünün olgunlaşmasıyla, bebek her memede istediği kadar kalır. Böylece şekerden zengin ön sütü alıp yağdan zengin geri süte de ulaşacaktır.
• Anne sütü ile beslenen bebek 6. gününden itibaren günde en az 6 kez bezini ıslatmalıdır.
• Aylık kontrollerde minimum 500 g tartı alımı, bebeğin yeterli anne sütü aldığına işaret eder.
• Gece beslenmeleri en az gündüz beslenmeleri kadar önemlidir.
• Doğumdan sonra beslenme en geç ilk 1 saat içinde başlatılmalıdır.
• İlk 6 ay bebeğe su, şekerli su veya meyve suyu verilmesine gerek yoktur.
• Tıbbi gereklilik olmadıkça bebeğe mama verilmemelidir.
• Biberon, emzik gibi yapay uçlar meme başı şaşkınlığı ve meme reddine sebep olabileceği için kullanılmamalıdır.

Anne ile bebeğin birlikteliği, emzirme süresinin uzaması ve süt miktarının yükselmesi ile doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle;
• Anne ve bebek mümkünse aynı odayı paylaşmalı (hastane dahil),
• Anne, bebek ve kendi bakımıyla ilgili bilgilendirilmeli,
• Sosyal destek çemberiyle emziren anne; ev işi, temizlik ve buna benzer görevler açısından desteklenmeli,
• Çalışmak zorunda olan anneler sosyal haklarının bilincine vararak hareket etmeli, işe başlamadan önce süt sağma ve saklamayla ilgili eğitim almalıdır.
 

Emziren Annenin İhtiyaçları Nelerdir?

• Yaşamın her döneminde olduğu gibi, dengeli beslenme emzirme döneminde de çok önemlidir. • Emziren kadın tüm besin gruplarından eşit oranda tüketmelidir.
• Günlük sıvı tüketimi yeterli düzeyde olmalıdır (3-3,5 L).
• Uygun saatlerde güneşe çıkarak günlük D vitamini ihtiyacı karşılanmalıdır.
• Sebze, meyve gibi vitamin ve mineral kaynakları; süt, peynir, yoğurt gibi kalsiyum kaynakları düzenli olarak tüketilmelidir.
• Emzirmenin ilk 6 ayında diyet önerilmez. Emziren annenin normal bir kadının günlük kalori ihtiyacına 500 kcal kadar eklemesi gerekmektedir.
• Daha sonraki dönemde kilo verme kararı alındığında, her ay 2 kilodan fazla kaybetmemeye dikkat edilmelidir.
• Sigara ve alkol tüketilmemelidir.
• Gazlı içecekler, kakao, çay, kahve, hazır meyve suyu gibi besleyici değeri düşük olan gıdalardan kaçınılmalıdır.
• Bebekte gaz yapabilecekler kesin bir liste halinde değildir. Anne tükettiği gıdalardan sonra bebekte huzursuzluk fark ederse o besinlerin tüketimine kısa bir süre ara verebilir.
• Dinlenmenin de en az beslenme kadar önemli olduğu unutulmamalıdır. Bebeğin uyuduğu zamanlarda anne de dinlenmelidir. Gece yatağa normalden biraz daha erken gitmesi önerilmektedir.
• Doktora sorulmadan ilaç kullanılmamalıdır.
• Özellikle lohusalık döneminde sosyal desteğin önemi azımsanmamalı ve emziren kadın günlük hayatında mümkün olduğunca desteklenmelidir.

Malt içecekler, rezene çayı ve çemen tableti gibi bazı bitkisel gıdalar anne sütünü artırma özelliğine sahiptir. Fakat anne sütünü artıran mucize bir formül yoktur. Anne sütü üretimini yüksek tutan, düzenli ve sık emzirme yapmaktır.
 

Neden Anne Sütü?

Bebek için:
• Anne sütü ile beslenen bebeklerde orta kulak iltihabı, idrar yolu enfeksiyonu, ishal ve zatürre gibi hastalıklar daha nadir görülür.
• Bulaşıcı hastalık sırasında görülen iştah azalması ve enerji alımında düşüş de anne sütü ile beslenen bebeklerde daha nadirdir.
• Anne sütü ile beslenen bebeklerde ileriki dönemde diş çürükleri daha az görülür ve ağız yapısı daha iyi gelişir. • “Ani Bebek Ölümü Sendromu” ile ölüm oranı, sadece anne sütü ile beslenen bebeklerde daha düşük oranda tespit edilmiştir.

Kronik hastalıklarda anne sütü ile beslenmenin olumlu etkileri şunlardır:
• Kronik sindirim sorunlarının görülme sıklığında azalma,
• Alerjik hastalık/atopi gelişme sıklığında gerileme,
• Özellikle 3 ay üzerinde anne sütü alan bebeklerde astım gelişme oranında düşme.

Anne sütü ile beslenmenin ruh sağlığı üzerindeki etkileri de şunlardır:
• Anne-bebek bağı artar,
• Emzirme süresi uzadıkça 4 yaşında görülen hiperaktivitede azalma gözlenir,
• 4 aydan uzun anne sütü alan bebeklerde gece altını ıslatma daha az görülür,
• İleriki yaşlarda şizofreni görülme oranında düşüşle ilişkilendirilir.
• Emzirme süresi uzadıkça zeka ve EQ seviyeleri de artmaktadır.
• 6-7 yaş bilişsel gelişim de anne sütüyle beslenenlerde daha ileri olarak bulunmuştur.
• Anne sütü ile beslenme, şişmanlık ve damar sertliğine karşı da koruyucudur.
• İleriki yaşlarda anne sütü ile beslenen bebeklerde, Tip 2 diyabette gelişme oranı azalmakta, Tip 1 diyabette görülen insülin antikorları da daha düşük seviyelerde bulunmaktadır.
• Anne sütü, çocukluk çağı kanserlerinin bazılarına karşı da koruyucudur.

Anne için:
• Emziren annenin rahminin doğum öncesi büyüklüğüne dönmesi, oksitosin etkisiyle hızlanır.
• Doğum sonrası kanama, ana damarların kasılması sebebiyle daha az görülür.
• Emziren annelerde menopoz öncesi meme kanserinin bazı tiplerinin gelişme sıklığı daha düşüktür.
• Emzirme; Tip 2 diyabet, postpartum depresyon ve bazı yumurtalık kanseri tipleri için de koruyucudur.

Toplum için:
• Anne sütü pratiktir, kullanıma hazırdır, biberon, saklama kabı gerektirmez.
• Ölçek ya da sterilizasyon gerekmez.
• Ucuzdur.
• Anne sütü ile beslenen bebeklerin hastalanma sıklığı daha düşük, hastalanma süresi daha kısa ve hastaneye yatış endikasyonu geliştirme şansı daha azdır. Anne sütü ile beslenme, ilaç ve hastaneye yatış masraflarında ciddi azalma sağlamaktadır.
• Emzirme, mama ile beslenmeye kıyasla çok daha çevre dostu bir eylemdir.
• Özellikle acil durumlarda kullanıma hazır olması ve koruyucu özellikleriyle en tercih edilecek besindir.

Özet olarak:
• Anne sütü ile beslenme, anne ve bebek için doğal ve ideal bir süreçtir.
• İlk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmenin sağladığı koruma optimum düzeydedir.
• Doğru eğitim ve bilinçle bu süreç hem bebek hem de anne için eşi olmayan bir deneyim haline gelecektir.


Yeni anneyi tebrik eder, bebeğinizle birlikte uzun ve sağlıklı bir ömür dileriz.
Amerikan Hastanesi Kadın Sağlığı Ünitesi